10 Ocak 2018 Çarşamba

Direnç ile gelen tehlike | antibiyotikler | kullanım alanları

ABD'de yılda 180.000 kişinin kimyasal ilaçlardan hayatını kaybettiğini biliyor muydunuz?
Aşırı, yanlış yahut yetersiz ilaç kullanımından dolayı.
Dikkatsizlikten veya belki de doktorun "iyileştirememe" korkusundan, insanların hayatları son buluyor.











Kimyasal ilaç demişken, önceliğimiz antibiyotikler elbette. 
Öncelikle, bilmeyenler için: antibiyotikler, bakteriyel enfeksiyonların tedavisi içindir. Bunu bilmeyenlere çok sık rastlıyorum ve antibiyotikleri, gerçekleşen herhangi bir öksürük tıksırık durumunda 2-3 gün kullanıp bırakanlara da şahit oluyorum. 
Gerçekten çok, çok büyük bir hata bu. 
Neden? Çünkü, direnç!
Antibiyotikle yok ettiğiniz şey bir hücreli ama bir "canlı": bakteri. Ve hızla bölünerek yayılıyor bu bakteri ve o bölgede enfeksiyon oluşturuyor. Doğru antibiyotik tedavisi olmazsa başka bölgelere de sıçrayarak ölüme kadar giden sonuçlar doğurabiliyor.

Ama biz naptık? İnsanoğlu naptı? Penisilin dediğimiz ilk antibiyotiğin Alexander Fleming tarafından keşfinin ardından, onu gerekli gereksiz o kadar fazla kullandı ki, direnç gelişmeye başladı.
Direnç oluşuyor, yani, bakteriler artık zehre karşı duyarsız hale geliyor. Giden gidiyor, kalan sağlar antibiyotikle savaşı bir güzel kazanıyor.


Zehir dedik fark ettiniz mi? İzlediğim bir belgeselde şöyle bir cümle geçiyordu:
"Antibiyotikler, bakterileri öldürüp bizi öldürmeyen zehirlerdir."
Fakat öldürmeyen şey güçlendirir mantığı burada işe yaramıyor. Çünkü her antibiyotik bakteriyi öldürmüyor, kimisi sadece çoğalmasını engelliyor. Ve biz, doktorlarımız, antibiyotiği bilinçli kullanmıyoruz. Dolayısıyla onlardan ölmeyenler, güçleniyor.

Kaçalım mı yani antibiyotikten? Hayır. Aksine, antibiyotiğin bulunuşu tıp dünyası için bir dönüm noktası niteliğinde. Eskiden insanlar en küçük bir cerrahi müdahalede enfeksiyondan ölürken, şimdi birkaç günde tedavi olabiliyorlar. Bu harika bir gelişme.

Sadece bunu etkisiz hale getiren biziz. Jonathan Eisen'ın dediği gibi: "Elimizdeki silahların hepsini boşa harcayan" biziz.

ANTİBİYOTİĞİ NERELERDE KULLANIYORUZ?
Bunu öğrendiğimde çok, çok şaşırdım. Hayvanlara verildiğini biliyordum evet fakat bu kadarını beklemiyordum.
Sabunlar, vücut losyonları, kağıt havlular, plastikler, iç çamaşırları, rujlar, elektrikli süpürge?!?!, yoga matı?!?!... şaşkınım.
En çok temizlik ürünlerinde...
Ve meyve ağaçlarına sıkılanlar...

Hayvanlara verilmesinin azaltılması - durdurulmasından 20 yıl sonra görülen şu olmuş: belli bir zaman aralığında ölen hayvan sayısının azalması.
Hayvanlara verilen bu antibiyotiklerin %80'i tedavi amaçlı değilmiş. Tamamen hızlıca büyüsünler gelişsinler, besin kaynağı, yani paraya dönüşsünler diyeymiş.

Bu kadar kapital sevdalısı olmak zorunda mısınız zalim dünyalılar?

Gelgelelim; bakterilerden o kadar da korkmayın bi dakika, hayatımızın bize fayda sağlayacak kısmında da bizimleler. Virüsler gibi tamamen zararlı değiller yani. 

  • Ölen canlıların, hayvan dışkılarının ayrışıp toprağa karışmasını sağlayarak bizi belki de çeşit çeşit hastalıklardan bizzat koruyorlar...
  • Sirke, peynir, yoğurt gibi besinleri sayelerinde tüketiyoruz.
  • B ve K vitamininin üretimi ve kullanımında bize yardımcı oluyorlar. (Bu vitaminlerin emilmesi demek bağırsaklarımızın düzgün çalışabilmesi demek.)

Aslında bu son maddede bir şeye daha açıklık getirebiliriz: Antibiyotik kullanan insan bağırsak problemleri yaşar çoğunlukla, sebebi işte bu maddede. Zararlı bakteriler ölürken bağırsaktaki yararlı bakterilerimiz de zarar görür ve bağırsak floramız bozulabilir. Sindirim-boşaltım bozuklukları yaşarız.



Evet sevgili okuyucu,
19 senedir sadece bir kez bir kutu antibiyotik bitirdim, kârda olduğumu hissediyordum ki... Her yönden kuşatma altındaymışız zaten!
Kim bilir hangi bakterilere etkiyecek, hangi antibiyotiklere karşı çoktan duyarsızlaştık..? Bilmek istemiyor insan. Yine de, lütfen duyarlı olun, olalım. Zaten bu kadar etrafımız çevrilmişken bir de biz kutu kutu gereksiz zehir tüketmeyelim. 
Peki, yazıya başlarken doktorların iyileştirememe korkusundan bahsetmiştim. Bu ne demek?
Doktorun bakteriyi tam tanımlayamayıp, belki de gerek yoktur ama nolur nolmaz, hastanın durumu ya ilerlerse diyerek antibiyotiği reçetelemesinden bahsediyorum. Her doktor bir şey olmaz diyerek bunu yapsa, vay dünyanın haline..!

Son olarak;
Temennim şudur ki, duyarsızlaştığımız antibiyotiklere ilerde ihtiyacımız olmasın; tedavisiz ve çaresiz kalmayalım.





2018'in ilk yazısında bir irkilip kendimize gelelim dedim..! :)
Herkese sevdikleriyle birlikte geçirdiği sağlıklı günler diliyorum.
Okuduğunuz için teşekkürler, yorumlarınızı bekliyorum.















4 yorum:

  1. Almanya'da tabiri caizse gebermeye yakin degilsen eger😁🙈kolay kolay asla antibiyotik vermiyor doktorlar.Hastayken kiziyorum "of adami surunduruyosunuz ya!" diye ama sonnrasinda yaptiklarini gayet akillica buluyorum.Yazini,dusuncelerini sonuna kadar destekliyorum yani.💙

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne kadar akıllıca bir davranıştır ama o. zaten doktorlarımızın korkma ve çekinme sebeplerinden biri de, hastaların süründükleri için sitem edecek olması sanırım. bir doktorun anlattığına göre, dersine yetişmesi gereken bir öğrenci yahut işe gidemeyen ve çalışması mecburi bir insanı geç iyileştirecek olmak onları korkutuyor ve yakın geleceği kurtarmaya bakıyorlar ilerisini düşünmektense. ama korkunç bir hal almadan, vazgeçmeliler... teşekkür ediyorum değerli yorumun için. :)

      Sil
  2. Sinüztten muzdarip biri olarak şehir değiştirmelerim yüzünden 2 ay içinde 4 kutu antibiyotik kullanmak zorunda kaldım. Cidden berbat bir durum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok geçmiş olsun. 1 tanesi bile beni mahvettiyse Allah bir daha yaşatmasın sana diyeyim...

      Sil