27 Temmuz 2017 Perşembe

Hem de kafeinsiz!

Temmuz 27, 2017 4




Merhabalar. Bugün, birkaç haftadır keyifle tükettiğim ve saymakla bitmeyen faydaları olan bir kahve türünden bahsetmek istiyorum: Menengiç kahvesi. 


Kansere ve yaşlanmaya karşı koruyucu özelliğiyle meşhur olan, hatta abartılıp her derde deva denen menengiç meyvesi, daha çok ülkemizin güneyinde yetişmektedir. Çitlenbik veya yabani fıstık adıyla da bilinir. Meyvesinden kahve, yağından ise faydalarını sık sık duyduğumuz bittim sabunu yapılmaktadır.

Benim bu meyveyle tanışmam, babamın eve sık sık kurusunu getirmesiyle oldu. Koyu yeşil, küçücük ve kıtır kıtırdı. Tadı pek de hoşuma gitmemişti ama kahvesinin yapıldığını duyduğumda bu durum baya bir hoşuma gitti açıkçası. Şimdiye dek hiç sütle içmedim bu kahveyi, aslen sütle yapılıyormuş. Su ile yapınca bu kadar sevdiysem, süt ile kim bilir nasıl hoşuma gidecek! Ayrıca sadesi bile Türk kahvesinden daha yumuşakken, sütlüsü yumuşak kahve sevenlerin vazgeçemeyeceği bir kahve olabilir. Hem de kafeinsiz...


Gelgelelim, nasıl hazırlanır bu menengiç kahvesi? 
Türk kahvesini nasıl yapıyorsak öyle. Tek farkı ateşte olduğu sürece karıştırmanız gerekmesi. Yine de gayet basit, değil mi?

Ben elimden geldiğince, tek bir kahveye bağlı kalmaktansa değişik şeyler denemeyi tercih ediyorum arkadaşlar. Çünkü hepsinin vücudumuzun farklı yerlerine, farklı organlarımıza faydaları (fazla tüketiminde zararları) mevcut. Size de yiyecekte olduğu kadar kahvede ve çayda da farklı tatlar denemenizi tavsiye ederim. Ön yargılara hayır! Ön yargıyla beslenirsek, sağlığımızı kaybedebiliriz çünkü.

Bu notu da araya sıkıştırdıktan sonra; gelin o zaman şimdi menengiç meyvesinin içeriğine bakalım, neden bu kadar faydalıymış ki bu meyve?



Menengiç meyvesi, B ve E grubu tüm vitaminleri içerir.
Kalsiyum, potastum, sodyum, fosfor, demir, çinko, selenyum, mangan gibi önemli mineraller, elementler içerir. (Not: selenyum, hücre çoğalmasına yardım eden, kanser hücrelerine karşı savaşan bir elementtir.)
Ayrıca protein ve yağ bakımından da oldukça zengin olan bu meyve solunum rahatsızlıklarına şifa kaynağıdır. Doymamış yağ asidi ile ise kolesterolü düşürür.

Ammmaaa! Her şeyden azar azar diyoruz ve sınırı aşmıyoruz. Damarları tıkamak, kalp hastası olmak istemeyiz değil mi?

Son olarak ise; çok sık karşılaşılan böbrek kumundan muzdarip okuyucularımın da günde 1 çay bardağı ya da fincan ile menengiç kahvesi tüketmesini öneriyorum.. :)

Bol sohbetli kahveleriniz olsun, okuduğunuz için teşekkür ediyorum!





25 Temmuz 2017 Salı

İnsan terinden "antibiyotik"

Temmuz 25, 2017 2
Her ne kadar hoşlanmasak da terlemek; hayatımızın, bedensel fonksiyonlarımızın vazgeçilmez bir parçası. Nasıl mı?

Vücudumuz doğduğumuz andan itibaren gerek bizim hareketlerimizle gerekse iç organlarımızdaki hareketlilikle daima bir devinim halindedir. Uyurken bile çalışan bu mükemmel mekanizmanın gerektiğinde şalteri, gerektiğindeyse boşaltımı olarak tanımlayabiliriz terlemeyi.

Temel amacı ise ısısını sabit tutmak. Bunu ter bezleri aracığıyla yapan vücudumuzda 2,5 milyon ter bezi mevcut. 

Sizin de gözlemlemiş olmanız muhtemel bir gerçek daha var; o da eller ve ayaklardaki ter bezlerinin duygusal uyarılarla(stres, anksiyete, sinirlenme), koltuk altı ter bezlerinin ise hem duygusal dışavurum hem de ısıl düzenleme amaçlı çalışması.
(Minimum düzeyde hareket edilen bir günde bile en az yarım litre su kaybettiğimizi göz önünde bulundurursak bol su tüketmenin de önemini kavrayabiliriz. Spor yapılan ve özellikle yaz dönemindeki bir günde ise bu değer 4-5 katına kadar çıkabilmekte.)

Terleme demişken sporda terlemekten de bahsedelim. Öncelikle şu düşünceyi unutmalısınız: Arkadaşınızla aynı süre boyunca spor yaptınız ve o sizden daha çok terledi, bu onun çok daha sıkı çalıştığı anlamına gelmeyebilir. Çünkü hava sıcaklığı, nem, metabolizma hızı da çalışmanın yoğunluğu kadar etkili faktörlerdir.

Şahsen ben ne kadar çok terlemiş şekilde sporumu bitirirsem, o kadar mutlu oluyorum. Çünkü hakkını verdiğimi hissediyorum. Ama çoğu insan sporda bile olsa terlemeyi sevmez; kıyafeti, saçı başı kötü gözükür diye. Hele bir de makyaj yapmışsa biraz sızlanması normal tabii.
Ama spor esnasında daha çok terlemek nabzımızın artışının bir göstergesidir ve özellikle kardiyo çalışırken nabız artırmak esas amaçlarımızdan biridir zaten. 110-145 arası nabız daha hızlı yağ yakmamızı sağlar ve kilo verme sürecini hızlandırır.

Terlemenin önemli faydalarından biri de vücudumuzu toksin maddelerden arındırmasıdır. Bol terleyip  buna müteakiben bol sıvı tüketen insanların böbrek taşı oluşum riski de azalmaktadır.

Başlıkta bahsettiğim antibiyotik etkisini ise terimizdeki dermcidin adlı madde sağlıyor. Cildimizdeki yaraları bakteri ve virüsleri yok ederek iyileştiriyor. (Kendisine iyi baktığımızda karşılığını veren, ne kadar akıllı bir vücudumuz var değil mi?)

Son olarak; bol bol ter döktüren egzersizlerin belleğimize, öğrenmeye, odaklanmaya çok yardımcı olduğu ve ileri yaşlardaki akıl hastalıkları riskini azalttığı keşfedilmiştir!
65 yaş üştünde HER 10 KİŞİDEN BİRİNDE görülen alzheimer riskinden biraz da olsa uzaklaşmak istiyorsanız yine ve yine, spor şart.

Bol hareketli günler dilerim :)

18 Temmuz 2017 Salı

7 gün, sayısız mutluluk! #çokgezçokoku❤

Temmuz 18, 2017 5


İyi günler, iyi akşamlar, günaydın..! Her nereden yahut ne vakitte okuyorsan oku, iyi ki geldin :)
(Şu an kendimi The Truman Show'un içinde hissediyorum.)

Bu kez gezgin blogseverlerin hoşuna gidecek bir yazı ile karşınızdayım. Yaklaşık 10 gün önce evime döndüğüm tatilimden bahsedip aynı yerlere gitmeyi düşünen tatilcilere fikir vermek istiyorum.
7 günlük bu maceram kız kıza ilk seyahatimizdi, bundandır ki bende yeri çok ayrı.


Biz 4 kız, 30 Haziran Cuma akşamı düştük Balıkesir yollarına. Ne kalacağımız yer belliydi ne tam olarak nereleri gezeceğimiz. Tek bildiğim en az 2 gece Erdek'te konaklayacağımız ve benim orda denize doymak istiyor oluşumdu.

Otobüse binmektense İDO ile önce Bandırma'ya gitmeyi tercih ettik. Otobüsle Balıkesir'e gitmek 4 saat sürerken İstanbul-Bandırma-Erdek rotası ile 2,5-3 saate düşüyor. Hem de otobüsteki gibi sallanmadan, konforlu bir şekilde ulaşmış oluyorsunuz. Bandırma'da indiğiniz zaman ise Erdek'e sürekli araçlar kalkıyor arkadaşlar. 20 dakikada Erdek terminalinde oluyorsunuz.

Odalar ikişer olarak yan yana olduğu için 5-6
kişi geldiğiniz zaman çok pratik olabiliyor. 
İndiniz, ilk uyarı geliyor: Kiralık ev arıyorsanız, mümkünse yanınızda komisyoncu olmadan bakın. Zararlı çıkabilirsiniz. Para harcamak konusunda hiç kısmıyorsanız sıkıntı olmayacaktır, kolayca eviniz/pansiyonunuz bulunmuş olacaktır fakat öğrenciyseniz şartları zorlayın derim. Ve tabii karşınıza çıkacak insana da bağlı. Biz hiç hoşlanmamış ve kibarca kurtulmaya bakmıştık. Çok şükür de başardık. Kendimizi sahile attık.


Ve çareyi 4 yıl önce ailecek gittiğimiz ve güvendiğimiz pansiyona gitmekte bulduk. Aslında adresi bile unutmuştuk; ama şurdan mı geçiyorduk, bu sokakta mıydı derken buluverdik. Siz de otel değil de pansiyon tercih ediyorsanız kesinlikle önerebilirim: Erdek, Yenidoğan Pansiyon. Plajın hemen karşısında. Çalışanı çok güler yüzlü ve yardımsever. Odaların ufak balkonlarında elektrikli ocak ve mutfak malzemeleri mevcut olduğu gibi pansiyonda da yemek mevcut. Yani kendiniz de yapabilirsiniz, pansiyonun bahçesinde de yiyebilirsiniz. Bahçesi aynı zamanda kafe olduğu için kahvaltı ve akşam yemeği de uygun fiyatlarda.


Gelelim, Erdek nasıl bir yer? Benim 4 sene önce gördüğümde ilk izlenimim aile için harika bir tatil yeri oluşu olmuştu, değişmemiş. Yani çoluk çocuk da gidebilirsiniz, arkadaşlarınızla da. Gayet güvenli bir yer. En hoşuma giden de buydu sanırım. Bir sonraki durağımız Ayvalık'ta bu kadar rahat hissedemedim çünkü.


Pansiyonumuza yerleştikten sonra zaten vakit gece yarısını bulmuştu; o gece sadece sahil boyunca dolaşıp, çarşısında bir şeyler atıştırdık.
Ertesi gün kendimize kocaman bir kahvaltı hazırlayıp balkonumuzda keyfimizi yaptıktan sonra -çok şükür!- denize girme vakti geldi.

Marmara'nın kıyı kasabalarından biri olan Erdek'in suyu tek kelimeyle muazzam. Haziran'da nasıldı bilemem ama Temmuz ve sonrasında gidecekseniz hiç düşünmeyin! Sıcacık ve hırçın dalgaları yok. [Karadeniz'de sık sık denize giriyorsanız alışmışsınızdır gerçi :)]
Çok küçük bir lunaparkı var plajın bitişinde. Sonrasında da çarşısı başlıyor. Huzur dolu bir yer. Biz genellikle denize girerek vakit geçirsek de bir dahaki gidişim için not aldığım yerler var, buyrun siz gidin görün:

                     
AVŞA ADASI
      
ERDEK'E 30 KM UZAKLIKTAKİ
  PAFLİMA KOYU

KYZİKOS ANTİK KENTİ




SEYİTGAZİ TEPESİ
3 Gece Erdek'te konakladıktan (ve aslında baya da yorulduktan) sonra sırt çantalarımızı alıp düştük yine yollara. Sora sora Bağdat bulunur dedikleri şey.. İnsanlara sora sora bulduk yine bir otobüs :) Ben 2 saat bekliyordum yolu nedense, meğersem 210 km yol var imiş.. Çok şükür otobüs klimalıydı..4 saati buldu Ayvalık'a varmamız.
Dipnot: Balıkesir'de şehir içinde bir yerden bir yere gitmenin bu kadar uzun sürdüğünü bilmiyordum.


Belki gülenleriniz olacaktır buna ama biz Ayvalık'ta plaj olmadığını bilmiyorduk arkadaşlar. Sahil kenarı kafeler filan var, harika. Ama plaj yok... Sorduk, Cunda Adası'na ya da Sarımsaklı'ya burdan 20-30 dk'da gidiliyor, sorun olmaz dediler. İlk başta mantıklı gelse de; havlunu kapıp plaja yürümek nerde, çanta hazırlayıp o sıcakta tıklım tıklım otobüse katlanmak nerde..

Bir pansiyon sahibiyle görüştük ve "çok pahalı oralarda konaklamak, gitmeyin" dese de, Sarımsaklı'ya geçmeye karar verdik. Biraz o güzelim Ayvalık sokaklarını gezdikten sonra ablam internetten kiralık ev araştırdı ve şans yine yüzümüze güldü, ilk aradığımız ev sahibini görmeye gittik ve çok iyi biriydi. Çok da memnun kaldık. Tek sıkıntı geceleri birsürü köpek olmasıydı etrafta. Gece korka korka eve döndük biraz evet, o da işin nazar boncuğu olsun...

Sarımsaklı Erdek'ten daha hareketliydi arkadaşlar. Birçok otel ve 22 adet plaj mevcut. Çarşısı yine Erdek'ten çok daha büyük. Bir de harika bir lunaparkı var. İzmit'teki Körfez Güneşi gibi büyük olmasa da Ayvalık Güneşi adlı büyük bir dönme dolap var..

Dipnot2: Gitmişken sakızlı dondurma da yiyiverin gari.. :) Kumda kahve de deneyin...


Sarımsaklı plajı şimdiye kadar gördüğüm en berrak plaj. Zaten çok ün salmış kendisi. 2013 ve 2014'te mavi bayrak almış. Türkiye'nin en güzel plajı. Ben demiyorum, herkes diyor..! Gidin görün :)
Sadece, ÇOK soğuktu! Donarak yüzdük(yüzmeye çalıştık). Tuz oranı ise bence gayet iyiydi. Hatay'da yüzmüş biri olarak bana çok da tuzlu gelmemesi normal tabii...

Dipnot3: Aksiyon kameranız varsa sualtı mükemmel çekimler yapabilirsiniz Sarımsaklı'da.

Gelgelelim, burda nereyi gezebilirsiniz?

Şeytan Sofrası, Badavut Plajı ve Küçükköy(Yeniçarohori) sokakları.

(Gereksiznot: Biz Küçükköy Fırını'na yakın bir evde kaldık, çok hoş bir fırınları var. ♥)

Şeytan Sofrası taksi veya otobüsle 5 dk mesafede. Vaktiniz varsa gün batımından birkaç saat erken çıkıp yürüye de bilirsiniz. Gün batımı dedim, muhakkak o saatlerde gidin, çünkü o manzarayı burda görmek bir başka.. Aşırııı çok rüzgar vardı biz gittiğimizde, görmüş olduğunuz fotoğrafım kısa, kıvırcık, yer yer kabarık saçlarımın tek düzgün olduğu fotoğraf.. Önleminizi alınız!






Sonra ne mi oldu.. yine yollara düştük bir sabah.. :) 
Sıra geldi en çok beklediğim Cunda Adası'na. 



 
Her köşesinde kedilerin uyukladığı sokaklara siz de bayılmıyor musunuz? ♥
 Biz Ayvalık'tan tekneyle Cunda'ya ulaştık. Deniz havasıyla gitmek varken otobüse tıkılmak istemedik. Siz bizden bir tık öteye geçip tura katılmayı deneyebilirsiniz mesela. Canlı müzikli, yemekli meyveli, plaj molalı turlar var. Kişi başı 40-50 TL civarı. 11 buçuk gibi yola çıkıp gece dönülüyormuş. 


Cunda Adası gezmeye doyamadığım bir yer. Sarımsaklı'daki evimize dönme vakti geldiğinde hiç dönmek istemedim, keşke burda konaklasaydık diye düşündüm. 
Tekneden indiğimizde yemek yiyecek bir yer aradık ve hoş görünümlü bir kafede pek de hoş olmadığını sonradan anladığımız bir şeyler yedik. (Besin zehirlenmesi alarmı..!)



Meğer deniz kenarındaki güzelim balık restaurantlarını es geçmemeliymişiz. 
#KuralBİR: Gelmişken Papalina balığı yemek ve mis gibi mezeleri tatmamak olmaz..! Balık lezizdi lakin balıktan ziyade mezelerin tadı hala damağımda.(Kabak çiçeği dolması ♥)

#KuralİKİ: Karınlar doyduktan sonra meşhur Taş Kahve'de sakızlı Türk kahvesi  keyifle içilir...

Taş Kahve demişken biraz daha bahsetmeden geçmek olmaz. Burası 150 yılı aşkın tarihiyle, Rumlardan kalma bir bina. Direk dikkati çeken özelliği ise tavanının yüksekliği ve tepede uçuşan kuşlar... Atmosferi harika ve o sıcakta bile püfür püfür esen Taş Kahve'ye uğramazsanız ayıp edersiniz...



Cunda Adası'nda nereleri gezebilirsiniz?

Aşıklar Tepesi'ndeki Agios Yannis kilisesi.
Kilise Rahmi Koç tarafından restore edilerek kütüphaneye dönüştürülmüş. Hemen yanında sakızlı kurabiyesini mutlaka denemeniz gereken bir de kafe mevcut...(Tatilde olunca, deli gibi her şeyi denediğimiz doğrudur.) Müzeye ve Cunda'ya ait hatıralar da satın alabilirsiniz burdan. Hemen yanında ise çok çok sevdiğim, 4 yıl sonra yine fotoğraf çekilmekten mutluluk duyduğum değirmen var...
Girişteki deftere isminizi yazmayı unutmayın :)


Cunda ayaklarımızın altındayken biraz resim çekilip devam edelim dedik ve Rahmi Koç Müzesi'ne, yani Taksiyarhis Kilisesi'ne gittik. Giriş ücreti öğrenci için 2, yetişkin için 4 TL gibi cüzi bir miktar. Gezmesi ise çok zevkli. Benim en dikkatimi çeken şeyler eski şırıngaların korkunçluğu ve arabaların güzelliğiydi. Üst katta ise eski oyuncaklar var, o kadar hoş ki! Şimdiki oyuncakların ne kadar çocukluktan, neşeden uzak olduğunu fark edebilirsiniz...
Agia Triada Kilisesi

Buraları gördükten sonra birkaç manastırı gezip, plaja gitmek kalıyordu geriye.. Ama biz sokakları dolaşarak devam etmeyi tercih ettik. Doyamamıştık çünkü.(Ve denize giremeyecek kadar yorulmuştuk.)

 Ara sokaklarda el emeği güzelim takılar, tokalar, tülbentler.. Almadan yahut bakmadan geçemiyor insan. İnsanının samimiyeti, sokaklarının nostaljisi, rengarenk ve ahenkli oluşu sizi içine çekiyor.. Cunda adasına 4 yıl önce gelmiştim ama bu sefer çok daha fazla keyif aldım.. Çocukluğumdan mı kaynaklanıyordu yoksa her sene insan değiştikçe aldığı keyif de artıyor ya da azalıyor mu, bilemedim. Ama bi 4 yıl daha beklemeden yine gitmeyi düşünüyorum şimdiden :) Bu sefer ise plajına doyacağım Cunda..!